Bu çalışma “Sömürgeciliğin Kutsal Şemsiyesi: Din” başlığıyla İspanyol
sömürgeciliği özelinde din ve sömürgecilik ilişkisini ele almaktadır. 1492 yılında
Kristof Kolomb’un Latin Amerika’ya ayak basmasıyla başlayan İspanyol
sömürgeciliğini, 1493 yılında Roma Katolik Kilisesi, Papa VI. Alexander Inter
Caetera Bildirisi’yle onaylayarak hem kutsamış hem de meşrulaştırmıştır.
Papa’nın 1493 Inter Caetera bildirisini takiben 1494 Tordesillas anlaşması ile
İspanya ve Portekiz’in hüküm süreceği yerleri paylaşmaları, Haçlı anlayışını yeni
bir fetih hareketine dönüştürmüştür. Bu açıdan incelendiğinde Yerlilerin
Hristiyanlaştırılması, köleleştirilmesi ve Latin Amerika topraklarının
sömürgeleştirilmesi dinin Kutsal Şemsiye olarak araçsallaştırıldığını ortaya
koymaktadır/çıkarmaktadır. Roma Katolik Kilisesi ve birçok Hristiyan tarikat
mensubu misyonerlerin İspanyol sömürgeciliğinin Latin Amerika’da
meşrulaştırılmasında dini ideolojik aygıt olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Bu
şekilde din aracılığıyla, İspanyol sömürgeciliği meşrulaştırılmış ve
kurumsallaştırılmıştır. Bununla birlikte İspanyollar tarafından Latin Amerika’daki
Yerli halklara uygulanan soykırımı da içine alan şiddet politikalarının görünmezliği
ve meşruiyetinin dinin bir anlamıyla “Kutsal Şemsiye” olarak kullanılmasıyla
sağlandığı anlaşılmaktadır. Böylelikle din, dışardan gelen eleştirilere karşı bir
koruma sağlayan kutsal bir şemsiye anlayışıyla araçsallaştırılmıştır. Bu çalışmanın
problemi İspanyollar tarafından Latin Amerika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde
uygulanan sömürgeci politikalarının meşrulaştırılması amacıyla dinin nasıl
araçsallaştırıldığını ele almaktadır. Bu amaçla yapılan bu çalışmada nitel araştırma
yöntemi ve doküman analizi yöntemleri kullanılmıştır.
This study, entitled "Sacred Canopy of Colonialism: Religion", examines the relationship between religion and colonialism in the context of Spanish colonialism. Starting in 1492 with the landing of Christopher Columbus in Latin America, Spanish colonialism was both sanctified and legitimised by the Roman Catholic Church with the Inter Caetera Declaration of Pope Alexander VI in 1493. Following the Pope's Inter Caetera Declaration of 1493, the 1494 Treaty of Tordesillas, in which Spain and Portugal shared the territories to be ruled, indicates that the crusading mentality turned into a new conquest movement and that religion was instrumentalised as a sacred canopy in the Christianisation and enslavement of the Indians and the colonisation of Latin American lands. In the use of religion as a legitimising ideological device in Latin America, it is understood that the Roman Catholic Church and missionaries from many Christian sects were the main actors in the legitimisation of Spanish colonialism. In this way, religion provided both the legitimisation and institutionalisation of Spanish colonialism and the invisibility of the policies of violence, including the genocide of indigenous peoples in Latin America by the Spanish. In this way, religion was instrumentalised as a sacred canopy that provided protection against external criticism. In Spanish colonialism, not only religion but also modernity under the name of “civilization” was used as a cover for the legitimisation of colonial policies. Therefore, this study evaluates the main purpose of the instrumental use of religion in Spanish colonialism as well as the way religion was legitimised.