Batı’da modern dönemin başlangıcında modernitenin özgürlük, refah, sanayileşme, bilimsel ilerleme, teknolojik gelişme gibi olumlu yanları vurgulanmış, modernitenin yan etkilerinin olabileceği genellikle göz ardı edilmiştir. Aydınlanma düşünürleri, doksanlı yıllarda modernitenin yan etkileri belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başladığında ise modernitenin yan etkileri (zararlı etkileri) olamayacağını olsa bile bu yan etkilerin modern hayatın sağladığı imkanlarla giderilebileceğini savunmuşlardır. Doksanlı yılların sonlarına gelindiğinde, modernitenin kısıtlayıcı, tek- tipleştirici, bağlayıcı ve sonuç olarak insanın yabancılaşmasına neden olan yan etkileri, görmezlikten gelinemeyecek derecede kendini hissettirmeye başlamıştır. Bu dönemde modern hayatın üretim biçimi olan kapitalizmin insanlara dayattığı aşırı standartlaşma ve tek- tipleşme bireysel farklılıkların zamanla silinmesine, birbirinin tıpkısı olan bireylerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu ise insanın türsel özelliklerinden uzaklaşma anlamında bir tür yabancılaşmayla sonuçlanmıştır. Bu şekilde kendine yabancılaşmış, öznesi öldürülmüş birey bir varlık mücadelesine girişmiştir. Ancak kendine yabancılaşmış birey bu mücadeleyi, kapitalizmin araçlarıyla ve modern hayatın içinde kalarak verme çabasına girişmiştir. Bu ise bu mücadeleyi gerçek bir mücaleden ziyade bir gösteriye dönüştürmüştür. Özetle modern hayatın insanlara dayattığı “mış” gibi hayata bireyin tepkisi de “mış” gibi olmaktadır. Bu çalışmada, modern hayatın, bireyleri birbirlerine benzetmesi, insanları özne olmaktan çıkartıp adeta bir tüketim aracına dönüştürerek türsel özelliklerinden uzaklaştırması ve netice olarak insanın kendine yabancılaştırılması süreci ve bu sürecin sonunda bireyin buna karşı bir tür var olma mücadelesi olarak ortaya koyduğu “mış” gibi yaşam; hakikatsiz tezahür (teşhir) ele alınmaya çalışılmaktadır.
At the beginning of the modern period in the West, positive aspects of modernity, such as freedom, welfare, industrialization, scientific progress and technological advancements, were underlined, while the potential side effects of the contemporary modernity were overlooked. When the side effects of modernity started to emerge in the nineties, the Enlightenment thinkers suggested that modernity could have no side effects and, even if it did, those side effects could be eliminated through the means provided by modern life. In the nineties, the restrictive, standardizing and binding side effects of modernity, which consequently caused the alienation of men, began to make their presence felt to an unignorable extent. The extreme standardization imposed on people by capitalism, the production method of modern life, resulted in the disappearance of individual differences by time and the appearance of highly resembling individuals, which led to a kind of alienation in the sense of growing distant from the varietal characteristics of human. Such a self-alienated individual, the subject of whom is dead, has embarked on a struggle for existence. However, the self-alienated individual struggles by using the tools of capitalism and by remaining within the modern life, which turns the struggle into a show, rather than a true struggle. In brief, the individual’s reaction to the “as if” life imposed by the modern life appears as an “as if” reaction. This study focuses on the modern life’s process that involves creating resembling individuals and killing the subject, and the consequential “as if” life of the individual as a struggle for existence at the end of that process; false appearance (exhibition).