Din ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmalarının Teorik ve Metodolojik İmkânı: literatürel Bir Değerlendirme

Author :  

Year-Number: 2013-13
Yayımlanma Tarihi: 2018-11-05 16:57:54.0
Language : Türkçe
Konu :
Number of pages: 1-7
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

Sosyal bilimler içerisindeki disiplinlerin merkezi önem verdiği noktalar birbirinden ayrılmakla birlikte kullanılan teorik ve metodolojik yaklaşımlar birbiriyle örtüşen bir örgü niteliğindedir. Bu örgünün sosyal olaylara projeksiyon tutabilmesi interdisipliner/ multdisipliner çalışmaların varlığını da anlamlı kılmaktadır. Sosyoloji disiplininde hem evrensel hem de yerel ölçekte geç fark edilen veya görülmeyen dini çalışmalar ile sosyal bilimler alanında rüştünü ispat etmeye çalışan toplumsal cinsiyet çalışmalarının beraberliği henüz teorik ve metodolojik açıdan sistemleştrilememiştr. Dünya ölçeğinde yapılan çalışmaların bile genellikle edisyon kitaplar halinde çıkarılması, araştrmacıların makaleler çerçevesinde konuya eğilmesi, uzun soluklu, nitel araştrmalar netcesinde kapsamlı çalışmaların hala görünmediğine işaret etmektedir. Bu çalışmanın amacı, her iki disiplinin hangi metodoloji veya ilkeler ile alanda var olduğunu/olabileceğini, hangi konular etrafnda şekillenebileceğini, hangi kavramları var etğini açıklamaya çalışmak, mevcut literatür çerçevesinde teorik ve metodolojik olabilirliği tartşmaktr. Sonuç olarak, “eylem-yapı” ve “birey-toplum” dengesini dikkate alan “düşünümsel” çalışmaların din ve toplumsal cinsiyet merkezli araştrmalara kaynak ve imkân sağladığı görülmüştür

Keywords

Abstract

The subjects of social sciences change from felds to felds; however they share theoretcal and methodological approaches and it makes possible the existence of interdisciplinary/multdisciplinary studies. Religion and Gender Studies were neglected in the social sciences for an extended period. Recently, on the one hand, the researchers began to focus on “gender and religion” in history, sociology, sociology of religion, psychology, psychology of religion, politcal sciences, literature etc. On the other hand, the theoretcal and methodological schema of religion and gender has not been clarifed yet. The aim of this study is to assert theoretcal and methodological possibility of religion and gender studies reviewing available literature and discuss what kind of sociological approaches -objectvist and subjectvist- can be applicable for that kind of marriage. As a result, gender and religion based studies are explanatory by an eclectc approach regarding dichotomies of “agency-structure” and “individualsociety”, and understanding by a reflexive outlook

Keywords


  • llik(homoseksüellik) gibi ara kategorilerin davranış kalıplarını ve sosyal cinsiyeteşitsizliklerini inceler. 1990’lı yıllardan itibaren hacmi genişlemeye başlayanLiteratürel Bir Değerlendirmetoplumsal cinsiyet araştırmalarının feminist çalışmalar ile ortak konuları olsada birbirine eşitlenemez. Cinsiyetler arası davranış farklılıklarını biyolojik etki-lere bağlayan, hormon ve kromozomların belirleyiciliğinde edimlerin gerçek-leştiğini savunan ve cinsiyetin ancak bu bağlamda toplumsallaşabileceği savınıortaya atan teoriler feminist perspektife sahip olmamakla birlikte toplumsalcinsiyet araştırmaları içerisinde yer alabilir. Denilebilir ki, toplumsal cinsiyet ça-lışmalarının “kadın çalışmaları” üzerinde yoğunlaşması ve “feminist çalışmalar”bünyesinde değerlendirilmesi, her iki alanda “kadın/kadınsallık” üzerine oluş-turulan hakim literatürden kaynaklanmaktadır. Kadınsallığın diğer toplumsalcinsiyetlere oranla daha fazla irdelenmesinin sebebi ise kadının tarih, kültürve toplumsal alanda geleneksel olarak yerleşen görünmezliği/marjinalizasyonu(King, 2005a:3296); karşılaştığı şiddet, emek piyasasına yetersiz katılım, cinselistismar gibi sorunlarının çözülememesi ve alınan palyatif tedbirlerin fonksi-yonalize olamaması bağlamında anlaşılabilir. Kadın ve kadınsallık sorunu çö-zümlenmeden de erkeksilik veya erdişilik/eşcinselliğin stereotipik özellikleri ve toplumsal entegrasyon biçimlerini çalışmak çok daha az ilgi görmektedir.

  • Toplumsal cinsiyet çalışmaları kadın, erkek ve kuir (queer)2 çalışmalarıbünyesine toplayan geniş bir sahayı temsil etmektedir. Genel literatür itibariyledin ve toplumsal cinsiyet ilişkisini konu alan çalışmalar sosyal bilimler alanındaçifte körlük (King, 2005: 1) ile karşılaşmaktadır. Beşeri bilimler, sosyal bilimlerveya doğa bilimleri içerisinde “din körlüğü”, birçok din çalışması içinde ise top-lumsal cinsiyet körlüğü mevcuttur. Fakat yapılan araştırmalar din ve toplumsalcinsiyet çalışmalarının varlığını gerekli kılmakta; bu gereklilik dört ilke etrafında formüle edilmektedir (King, 2005: 8):

  • Bu çerçevede meydana gelen ihtiyaçlar toplumsal cinsiyet ve din konululiteratürün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Dini çalışmaların içindeki toplumsalcinsiyet körlüğünü (Hawthorne, 2005:3314) eleştiren özellikle Bynum (1992)Ahmed (1992) Jantzen (1995) King (1995) gibi düşünürler konunun üzerine eğil-

  • mekte, bir taraftan da toplumsal cinsiyet ve din konusunda epistemolojik so-runlar (Anderson, 1998) tartışılmaktadır. Ursula King ve Tina Beattie’nin (2005)editörlüğünü yaptığı Gender, Religion and Diversity adlı kitap din ve toplumsalcinsiyet üzerine oluşturulan makaleleri üç bölüm üzerinden sunmaktadır. İlkbölümde toplumsal cinsiyet ve din konularının kesişim noktalarını belirten teo-rik perspektifler açıklanırken, ikinci bölümde tarihsel ve metinsel yaklaşımlarayer verilmekte, holocaust, paleohıristiyanlık, İncil yazıları ve toplumsal cinsiyetstratejileri gibi daha özel konular mercek altına alınmaktadır. Üçüncü ve sonbölümde ise kültürel ve bağlamsal perspektiflere dayanarak “Hindistan Dalitkadınları”, “Afrikalı kadınlar ve din” gibi daha özgün konular irdelenmektedir.

  • Alexandra Cuffel ve Brian Britt editörlüğünde hazırlanan Religion, Genderand Culture in Pre-Modern World adlı çalışma ise eski çağ, orta çağ ve erkenmodern kültürlerin din ve toplumsal cinsiyet ilişkisini Yakın Doğu, Avrupa,Amerika, Afrika örnekleri üzerinden serimlemektedir. Çalışmanın hedefi, eskiçağdan on dokuzuncu yüzyıla kadar olan süreçte toplumsal cinsiyet ve dinikimliklerin nasıl oluştuğunu, bu dönemlerdeki varoluşların bugünkü manadageniş teorik çerçeve ile ne derece örtüştüğünü sanat, giyim kuşam, evlilik gibikonular üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Gender and the Language of Re-ligion (Allyson Jule, 2005) isimli çalışma ise toplumsal cinsiyet, dil örüntüleri,dini düşünce, dini toplulukların dili ve dini kimliklerin oluşum sürecini dilbili-mi çerçevesinde incelemektedir. Kitapta din ve toplumsal cinsiyetin gündelikyaşam üzerinden nasıl ifadelendirildiği, sosyo-psikolojik paradigmalarla veyaetnografik çalışmalarla derinlemesine analizler çerçevesinde anlatılmaktadır.Kitap, Hinduizm, Budizm gibi dinsel pratiklerin dilsel kodlarına değinirken, an-tik Yunan ve Roma mitolojilerindeki din-toplumsal cinsiyet ilişkiselliğinin dilkurgusunu da yansıtmaya çalışmaktadır. İnger Marie Okkenhaug ve IngvildFlaskerud’un (2005) Gender, Religion and Change in the Middle East adlı edis-yon çalışmaları Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininin sosyal realite, kurumsalgelişme, yönetim gibi alanlarda nasıl tecrübeye yansıdığını, dindar topluluklararasında uzlaşma/anlaşma sağladığını ve anlaşmanın sosyal değişimle irtibatınıgöstermektedir. Çalışmada, Batı dünyasının, Ortadoğu denilince din ile ilişki-lendirildiği, özellikle İslam üzerinden tanımlandığı (Okkenhaug ve Flaskerud,2005:2) vurgulanmakta, aslında sosyo-ekonomik durumların belirleyiciliğinde toplumsal cinsiyet rollerinin oluştuğu savunulmaktadır.

  • Diğer yandan, toplumsal cinsiyet disiplini içerisinde “kadın ve din” (Haddadve Findly, 1985; Sharma, 1994; Sawyer, 1996) konusundaki çalışmalar en yoğunalanı teşkil etmektedir. Dinde kadının yeri, dini liderlikte kadın, dini değerler vetoplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği, dinlerin biçimlenmesi ve gelişmesinde ka-dının önemi, kadın ve erkeğin dini tecrübeleri, dini organizasyonlarda kadınınyeri ve bu yapılara katılımı (Mernissi, 1991/1992; Hassan, 1991) gibi konularmercek altına alınırken orijinal metinlerin, tercümelerin ve yeni kadın rollerinintanımlanması (Lumnis, 2006:601-619) tartışmaya açılmaktadır. Feminist çalış-malar (Sharma ve Young, 1999) bağlamında ise dinlerdeki erkek egemenliğivurgulanmakta, “feminist teoloji” (Parsons, 2004;Chopp ve Davaney, 1997;Ful-kerson, 1994; Hunt,1991;Aquino,1993;Kamitsuka, 2007) ismiyle eleştirel dinperspektifi yerleştirilmektedir. Diğer yandan, erkek çalışmaları (Men’s Studies)gibi bir alan da erkek/erillik ve din bağlamında çeşitli araştırmalar yapmaktadır.Bu araştırmalarda en sık rastlanan konular dini öğretilerde erkekliğin nasıl kav-ramsallaştırıldığı, erkekliği oluşturan güç dinamikleri (Boyd ve diğerleri, 1996),İslam (Ouzgane, 2006), Hıristiyanlık ve Yahudilikte maskülenitedir (Krondorfer,2009). Mormonlar (Knowlton, 1992) gibi dini hareketlerdeki erkek/erillik du-rumları da incelenmektedir. Coakley (1997) Grovijahn (1998) Carrett (2000)Bouldrey (1995) Stuart (1997) Rogers (2002) gibi düşünürler ise homoseksü-ellik ve din çerçevesinde çalışmalar yapmaktadır. Özellikle, Siker (2007) editör-lüğündeki Homosexuality and Religion adlı çalışma eşcinsellik ve din ilişkisiningenel çerçevesini çizmektedir. Kitap, homoseksüelite din ve hukuk, homosek-süellik ve maneviyat gibi genel konuların yanında, İslam, Hıristiyanlık, Yahu-dilik, Caynisim, Yehova Şahitleri gibi din veya dini hareketlerin homoseksüelpratiklere karşı açıklama ve yaptırımlarını kavramsal tanımlamalar üzerinden göstermektedir.

  • Türkiye’de din sosyolojisi gibi toplumsal cinsiyeti konu edinmesi bekle-nen bir alanda yayınlanan araştırmaların genel içeriklerine bakıldığında boşlukgöze çarpmakta, “din ve toplumsal cinsiyet” ismiyle yayınlanan çalışmaların ise“kadın ve din” ilişkisine odaklandığı görülmektedir. Toker (2012: 727-743) top-lumsal cinsiyet ve din adıyla yayınladığı makalesinde toplumsal cinsiyetin sonderece geniş kapsamı yerine sadece “kadın” üzerine yoğunlaştığını belirtmek-te, din-kadın ilişkiselliğine yönelik feminist yaklaşımları genel hatlarıyla özetle-mektedir. Toplumsal cinsiyet ve din adıyla yayınlanan bir diğer makalede Gür-han (2010: 58-80) da kadın üzerinden toplumsal cinsiyet açıklaması yapmakta,kadınlık kodlarının dinlere göre nasıl farklılaştığını ve dinlerin meşrulaştırmarollerini açımlamaktadır. Diğer yandan, Türkiye’de genellikle “kadının ve kadın-sılığın” dindeki yerini, dindarlığını veya kimliğini araştırma konusu yapan ça-lışmalar genellikle “tarih, sosyoloji, psikoloji siyaset” (Toprak, 1981; İlyasoğlu,1994; Berktay, 1996; Göle, 1991; Üşür, 1991; Kandiyoti, 1988; Saktanber, 2002)disiplinlerinin alışverişi sonucunda ortaya çıkan kimi zaman da dine mesafeli (İl-yasoğlu, 1994: 16) veya ideolojik duruşları yüzünden eleştiriler alan araştırma-lar olmaktadır. Son zamanlarda, İlahiyat (Tekin, 2004; Uysal, 2006; Toker, 2005;Çapçıoğlu, 2003) bünyesinden sosyal bilimlere katkı sağlayacak kadın-din ilişki-sini inceleyen din sosyolojisi çalışmalarının da gün be gün arttığı görülmektedir.Diğer yandan, “din ve erkeklik”, “din ve eşcinsellik” (Korkmaz, 2010) üzerineyapılan din ve toplumsal cinsiyet kapsamında sayılabilecek çalışmaların görü-nürlüğü yok denilecek kadar azdır. Özellikle, İslam dininde her iki cinsel organasahip kişi olarak adlandırılan “hünsa” (erdişi/hermafrodit) Türkiye’de yapılançalışmalarda ya birtakım fıkhi (Duman, 2002) bilgiler bağlamında sunulmaktaya da dini öğretileri ve kavramları tanımlayan kitaplarda (Yaşar, 2000; Yavuz, 1997; Çeker, 1997) ansiklopedik madde düzeyinde açıklanmaktadır.

  • Konu bakımından kadınsallık, erkeksilik ve hermafrodit/erdişiliğin dinlerdeveya kutsal metinlerde nasıl tanımlandığı, bu tanımların toplumsal kabullere neölçüde yansıdığı, nasıl şekillendiği veya çeşitlendiği merkezi önemdedir. Kadın,erkek veya eşcinsel/erdişisel kimliklerin din ile nasıl ilişki içerisine girdiği, builişkinin yaşamsal pratikleri nasıl etkilediği, iş hayatındaki görüntüleri, din saha-sındaki hizmet veya görevleri, suça yaklaşımları, aile, vatandaşlık görevlerine,siyasaya katılımları; tabakalaşma, sağlık ve bakım ile ilişkileri incelenmesi ge-reken konular arasındadır. Kendini dindar olarak tanımlayan, “mensup olduğudinin inanç, ilke, pratik ve sembollerini içselleştirip bunları tutum ve davranışla-rında sergileyen” (Kurt, 2009: 22), kimliğini dine göre şekillendirmeye çalıştığınısöyleyen cinsiyetlerin, çeşitli ideolojik aygıtlarda veya kitle iletişim araçlarındanasıl temsil edildiği de incelenmesi gereken konulardır. Diğer bir ifadeyle, dinisembollerin taşıyıcısı olan cinsel kimliklerin nasıl kurgulandığı, bunların kiminimgesi olduğu gösterilmeli; kendini dindar olarak niteleyen bireylerin oluştur-duğu kamulardaki kadınsılık, erkeksilik ve eşcinsellik/erdişilik algılarının, kav-ramlarının nasıl inşa edildiği ve tekrar tekrar üretildiği incelenmelidir. Açı birazdaha genişletilerek, sadece metropollerde veya şehirlerde değil, kırsal alandada toplumsal cinsiyetlerin nasıl kurgulandığı, bu kurguların din ile ilişkileri, ta-nımlama sorunsalları veya tanıtma durumları araştırma kapsamına girmelidir.Genel çerçeveyi biraz daha netleştirmek için toplumsal cinsiyet ve din ilişkisini ilgilendiren konular alt başlıklar altında sistematize edilebilir:

  • Sosyal veya beşeri bilimlerin temelindeki felsefi yaklaşımlar objektivist(nesnelci) ve sübjektivist (öznelci) (Burrel ve Morgan, 1979:3;Çiftçi, 2003; Taş,2011) olmak üzere ikiye ayrılmakta; ontolojik3, epistemolojik4, insan doğası5ve metodolojik6 düzlemlerde açıklanmaktadır7. Objektivist yaklaşım, ontolojikdüzlemde realist, epistemolojik düzlemde pozitivist, insan doğası düzlemindedeterminist ve metodolojik düzlemde nomotetik olurken; sübjektivist yakla-şım, ontolojik düzlemde nominalist, epistemolojik düzlemde anti-pozitivist,insan doğası düzleminde voluntarist (iradeci) ve metodolojik düzlemde ideog-rafiktir. Objektivist sosyolojinin, katı, nesnel gerçeklikler temeline dayandırdığıbilgi, sebep sonuç ilişkileri çerçevesinde sistemin belirleyiciliğinde, insani eyle-mi küçülten dokusuyla toplumu anlamlandırmaktadır. Sübjektivist yaklaşımıninsan davranışını anlamlandıran, toplumsal hayatın katı, kesin, değişmez yasa-lar yerine çeşitli kurallardan oluştuğunu savunan, bu kuralların anlaşılmasındada öncelikli olarak öznenin eylemine vurgu yapan doğası, anlayıcı sosyolojiyekapı açmaktadır. Fotoğrafı biraz daha netleştirmek için objektivist ve sübjekti- vist yaklaşımları temsil eden sosyologların duruşlarına değinilecektir.

  • Objektivist yaklaşıma sahip olduğu düşünülen klasik dönem sosyologların-dan Durkheim’ın, İntihar (1897) adlı eseri objektivist yaklaşımın başat örnek-lerindendir. Eser, intihar etme nedenlerini dini inanışlar, medeni durum, sivilveya askeri işlerde çalışma, kazançlarda meydana gelen olumlu ya da olumsuzdeğişmelerle açıklanabileceğini ileri sürerken; psikolojik sorunlar, iklim-mev-sim koşulları, ırk, kalıtım gibi sosyal olmayan faktörlerin temel önemde olma-dığını savunur. İstatistiksel verilerle sonuçlanan nomotetik metodolojisiylede argümanlarını destekleme yoluna giden Durkheim, genellemelere ulaşır.Durkheim’ın bilimlerin nesnelliğini, olgusallığını ve yöntemsel birliğini benim-seyen duruşu pozitivist, toplumsal ilerlemenin mekanikten organiğe doğru git-tiğini öngören determinist bir yaklaşımı mevcuttur. Doğrusal düzlemde ortayaçıkan ilerleme fikri, aile kurumunun toplumsal ilerlemesiyle özdeşleştiği du-rumlarda da görülür. Buna göre, toplumsal cinsiyet eşitlik ve benzerliği, dahailkel, sabit olmayan evlilik birlikteliklerinde görülmekte, toplumsal farklılaşmave işbölümü olduğu ölçüde evlilikte dayanışma gelişmekte ve ilerleme kayde-dilmektedir (Chafetz, 2006: 5). Durkheim’ın determinist tavrı kadının rolüneilişkin biyolojik açıklamalarında da sezilmektedir. Kadının sosyalliğe daha az ih-tiyaç duyduğu, daha içgüdüsel davrandığı, çok daha kolay yoldan doyuma ulaş-tığı, erkeğin ise kompleks ve psikolojik dengesinin istikrarsızlığa müsait oluşusavunulmaktadır (Chafetz, 2006:5). Durkheim, bu görüşünü destekler bulgu-yu da İntihar araştırmasından hareketle sabitlemekte, evli erkeklerin intiharayönelimlerinin daha az olduğu, evlilik gibi bir birlikteliğin istikrarı tesis ettiği yönünde bir açıklama getirmektedir.

  • Durkheim’a göre birey davranışları toplum tarafından oluşan kurallarla şe-killenir ve toplumsal hayat bireyin üzerinde baskıcı bir güç uygular. Bu güç ka-bul edilebilir ve istenilen bir güçtür; zira toplum bireylerden üstündür. Bireyinkendini keşfetmesi, bireyin özgürlüğü, özgünlüğü ahengi bozar, birey toplumlabütünleştiği ölçüde bireyleşir. Durkheim için toplumda parçalanmayı önleyiciortak bilince, inançlara gerek vardır. Kolektif hafıza, ortak geleneklerden, mit-lerden, efsanelerden oluşarak insanları aynı doğrultuda hareket etmeye sevkeder. Durkheim sosyolojisindeki toplum modeli, dayanışmacı ya da bütünleşti-rici bir modeldir. Dayanışma, modern toplumlardaki insanların bunalıma düş-mesine engel olacaktır; buna ihtiyaç vardır çünkü modern toplumda “ahlak”kavramının içeriği değişmiştir. Artık “ahlak”, kontrol mekanizmasını sağlayan,soğuk, akılcı ve mantıklı bir haldedir. Durkheim’ın (2006: 175) ifadesiyle ahlakidavranış “akla dayalı davranış” haline gelmiştir. Akıl ise “toplumsal gerçeklikhakkındaki bilimsel verileri dikkate alan, pratik” (akt. Özyurt, 2007: 113) birkavramdır. Bu haliyle Durkheim, toplumsal yapıya bakarak, akıl yoluyla prob-lemleri çözecek ahlak kurallarının yerleştiğini söylemekte ve realist bir tavır sergilemektedir.

  • Sübjektivist olarak nitelendirilebilecek klasik sosyologların başında ise We-ber (2012: 75-141) gelmektedir. Sosyolojisini “sosyal davranışı anlaşılır kılma”(akt. Amman ve Aslantürk, 2001: 104) şeklinde açıklayan Weber bireyi edilgen,pasif durumundan çıkartarak, “etken”, “etkileşime giren” bir varlık olarak sos-yolojisine koymuştur. Bireyi, bireysel eylemi anlamaya, yorumlamaya yöneliktavrı “kolektif nesnelliğin” merkezi durumunu “bireysel öznelliğe” kaydırmıştır.Bu nedenle de kendisi “ontolojik bireyci” (Benton ve Craib, 2008: 102) olaraknitelendirilmiştir. Birey davranışlarının toplumsal yapı tarafından belirlenme-diğini söyleyen Weber, “voluntarist” bir yaklaşım sunmaktadır. Weber’e göretoplum denilen oluşum ancak etkileşime geçen insanlarla var olabilmektedir.Bu etkileşim insanların eylemlerine göre belirlenir. Weber insanları etkileşimegeçiren, anlamlı toplumsal eylemden bahseder ve bu eylemi “rasyonel toplum-sal eylem” diyerek niteler. Rasyonel eylemde insanların bilinçli, şuurlu olarakkendi çevresini yarattığı, anlamlandırdığı düşünüldüğünde, Weber’in ontolojikduruşu nominalist bir çizgiye yerleşirken, kültürel, anlayıcı, karşılaştırmacı, ta-rihsel sosyolojisiyle epistemolojik olarak anti pozitivisttir. Diğer yandan, Webersosyolojisi doğa bilimlerini, kültür bilimlerinden ayırır. Doğa bilimleri algılana-rak, kültür bilimleri anlayarak yorumlanabilir. Doğa bilimlerinde deneysellik al-gılamayı sağlarken, kültür bilimlerinde de tarih bilimi anlamayı sağlar. Bu tipideografik metodolojiyle Weber toplumda oluşan normlardan, “düzenlilikler-den, kurumsallaşma, kurallılık, tekrar eden sosyal ilişkilerden” (Tanyaş, 2007:25) bahsetmekte, her toplumun kendi sosyolojisini inşa ettiğine inanmaktadır.Bu noktada Weber, objektivistlerin insan ve toplumun doğa yasalarını tekrar-ladıklarına inandıkları determinist yaklaşımın da karşısında yer almaktadır.Weber’in toplumsal çeşitliliğin farkındalığındaki anlayıcı sosyolojisi toplumsalcinsiyet veya özelde kadın sorununa direkt eğilmediği halde toplumsal cinsi-yeti eşitsiz fakat çevresel şartlarla ilintili olarak (Chafetz, 2006: 5) çözümlediği;özellikle, toplumsal işbölümünde kadının statüsel varlığının düşmesine sadeceekonomik değil, askeri ve dini sebeplerle bağlantılı açıklamalar getirdiği görül- mektedir.

  • Çağdaş sosyologlar ise genellikle objektivist veya sübjektivist yaklaşım ye-rine ikisinden de ilkeler kabul etmekte veya ikisinin de bazı ilkelerini eleştirmek-tedir. Bir manada “hem objektivist, hem sübjektivist” veya “ne objektivist, nesübjektivist” olan çalışmalar eklektik bir yaklaşım benimsemektedir. Objektivistve sübjektivist yaklaşımı birleştirme çabası içinde görülen Bourdieu (1989: 14)kendi ekolünü “yapımcı yapısalcılık” (constructivist structuralism) olarak adlan-dırır. Yapısalcıdır, çünkü sosyal dünyada eyleyicilerin arzu, isteklerinden ayrı,hareketleri yönlendiren, engelleyen veya teşvik eden yapıların olduğuna inanır.Diğer yandan, yapımcılık kelimesiyle de bireyin algı, düşünce, duygu dünyasınıve eylemlerine katkılarını anlatmak ister. Bu manada insan ne bağımlı ne özgür-dür; Bourdieu’nun insan doğasına ilişkin tavrı da ne voluntarist ne determinist-tir. Bourdieu, metodolojik olarak anlamaya yönelik bir sosyoloji yapmakla bir-likte istatistikler kullanarak, sayısal analizlerde bulunduğu ilk dönem eserleriylede Durkheimcı bir çizgide görünmektedir (Amman, 1995). Sentezci, evrenselle,özel, nomotetik ile idiografik arasındaki düşmanlığı kaldırmaya çalışan sosyolog(Bourdieu, 1992: 75) sosyal bilimcilerin “refleksivite” (düşünümsellik) ilkesinebağlı kalması, kendini sorgular tarzda, ne yaptığını bilmesi gerektiğini belirt-mekte; sosyal dünyanın, kişiler arası etkileşim sonucu değil, bireysel bilinçtenbağımsız olabilecek “ilişkisel” (Bourdieu, 1992: 97) eksende anlaşılabileceğinisavunmaktadır. Bourdieu (2001: 113) Eril Tahakküm araştırmasında erkekliğintarihsel, kurgusal kültürüyle oluşan bileşenlerini açıklamaya çalışırken erkeklikve iktidar ilişkisini çözümlemektedir. Tahakkümün kurumlar veya yapılar aracı-lığıyla normalleşme ve doğallaşmasının, sembolik iktidarın ve şiddetin tekrartekrar üretilmesine nasıl neden olduğunu, bu durumun sistemi nasıl konsolideettiğini açıklamaktadır. Bourdieu eril iktidar çözümlemesini Cezayir’deki Kabyle topluluğundan örnekler vererek de somutlaştırmaktadır.

  • Aksiyonalist teorisyenlerden Touraine ise aktörlerin normatif karakterlisosyal eylemleriyle toplumun şekillendiğini düşünür. Touraine (2011: 110) öz-nenin gerek topluluk gerekse piyasanın (pazar) istekleri, kuralları tarafındankuşatıldığını kabul eder; fakat bu kuşatmayı aşmak için çaba sarfetmesi gerek-tiğini söyler. Touraine’e göre bireyler tarihsel öznedir, insanlar bilişleriyle, zihin-leriyle eylemlere tasarımlarını katabilmektedir. Bu nedenle Touraine’in insandoğası bakımından yaklaşımı voluntaristtir. Bireye yüklediği tasarımda bulu-nabilme kapasitesi, Touraine sosyolojisini ontolojik olarak realist saftan uzak-laştırır. Sosyal dünyayı tabiatın gerçeklerinden ayırarak, toplum yasalarının,doğa yasalarından farklı olduğunu düşünür. Nedensellikten ziyade anlamsallıkönemlidir. Touraine tarihsel gelişimlerin toplumların hayatında önemli rolü ol-duğunu söyler. Farklı toplumlar farklı aşamalardan geçmiştir; yani toplumla-rın farklı yaratıcılık gücünü ifade eden kültür modelleri vardır. Bu bağlamdaepistemolojik duruşu, anti-pozitivisttir. Marx’dan çatışma modelini, Weber’denöznelliğin önemini alarak kurduğu sosyolojide sosyal hareketleri incelemeyisosyolojinin konusu olarak gören Touraine “sosyolojik müdahale” ile teorik vepratik araştırma metotlarını birleştirmiştir. Örneklemi hakkında belirli kitap,dergi, broşür gibi yayınları okuyan araştırmacının, katılımcılarına soru sorarakkendi argümanlarını oluşturması, örnekleme katılan bireyleri de düşünmeyesevk eder. Sosyolojik müdahale metoduyla Fransa’da yaşayan Cezayir ve Faskökenli Müslüman kadınlar üzerine yaptığı çalışmasında Touirane (2007: 221)kadınların İslam cemaatine ve Fransız toplumuna karşı tutumlarını göstermeyeçalışmakta, kendi dil kurgularından katılımcıların kimliksel değerlerini çözüm-lemektedir. Touirane (2007: 207) kadınların gerek dini cemaatlerinden gerekseFransa’da yaşamaktan vazgeçememelerini, her iki durumu da yaşamak zorun-da kalmalarını ikideğerli tepkiler olarak nitelendirmektedir. Böyle bir metodo-lojik yaklaşım evrensel, değişmez yasalara değil, kültürel sisteme özgü kurallara işaret ettiği için ideografiktir.

  • Bu noktada, objektivist, subjektivist veya her ikisinden öğeler barındıraneklektik bir yaklaşım temelinde oluşturulacak din ve toplumsal cinsiyet çalış-malarının “birey-toplum” veya “eylem-yapı” düalizmlerine mesafeleri yapılanaraştırmaların da çatısını oluşturacaktır. Sosyolojik incelemelerin ağırlık mer-kezinde “toplum mu yoksa birey mi vardır” sorunsalında, birini diğerine fedaetmeden oluşturulan yaklaşımların olguları açıklama kapasitesi daha yüksektir.Kadın, erkek veya erdişilerin/eşcinsellerin inançlarının, güdülerinin, değerleri-nin, bakış açılarının toplum üzerinde etkin olduğunu bilerek, yapısal veya top-lumsal sınırlandırma, norm, kural, yaptırımların da onları bağladığını, engelle-diğini, zihinsel dünyalarını ve davranış biçimlerini belirleyen ilkeler koyduğunufark etmek, kimi zaman da katı kalıplar içine cinsiyetleri hapsedebileceğini he-saba katmak gerekir. Denilebilir ki, toplum içinde kadın, erkek ve eşcinsel/er-dişiler sürekli etkileşim ve iletişim halindedir, toplum denilen mekanizma iliş-kisellik süreçlerini içinde bulunduran bir arena görünümündedir. Bireyin tekbaşına eyleyici olarak varlığı ne kadar yetersiz ise salt toplumsal ağlar tarafın-dan hareket ettiği de olguları açıklama kapasitesinden uzaktır. Bu bakımından“toplum mu birey mi”, “eylem mi yapı mı” sorunsalında toplumla bireyin di-yalojik (Bakthin, 1981) ilişki içerisinde olduğu düşünülerek yapılan sosyolojik yordama, toplumsal olayları anlamlandırmaya yardım edecektir.

  • Diyalojik ilişki yörüngesinde oluşturulan sosyolojide dikkat edilmesi ge-reken diğer bir husus, “değişim” olgusu olacaktır. Toplumsal yapılar dinamiksüreçler içerisinde anlamlandırılmalı, toplumun tarihsel olarak nasıl bir profilçizdiğine, hangi durumlardan nerelere geldiğine dikkat edilmedir. Tarihsellik-ten kopmadan ama olayın geçtiği “an”dan da uzaklaşmadan, bir bakıma tarih-sel sosyoloji yapılmalıdır. Böyle bir yaklaşım tarzı pozitivizmin yasası gibi “katıgenellemelerden” kurtaracak, yorumlayıcı bir sosyolojiye olanak sağlayacaktır.Sosyal olguları açıklamak için istatistikî araştırma metotlarından yararlanmakbelirli kategorizasyonlar yapmaya yarayacak fakat daha derin analizler için ni-teliksel çözümlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Böyle bir durumda katılımlı göz-lem, saha araştırmaları gibi nitel yöntemlerin nicel yöntemlerle birleştiği birsosyoloji metodunun etraflı incelemelere olanak sağlayacağı düşünülmektedir.Özellikle, kültürel çalışmalar geleneği içerisinde eko-politik şartların metinlereetkisini vurgulayan, metinsel temsillerin gösterimini ve alıcıların nasıl kabul etti-ğini açımlamaya yarayacak düşünce araçları sunan Kellner (2003: 4) tarafındançizilen bilgi edinme metodolojisinin yine toplumsal cinsiyet ve din çalışmaları ekseninde yapılacak araştırmalarda da kullanılabileceği varsayılmaktadır.

  • Kısacası, kültürel çalışmaların karakteristiğini (Cragin ve Simonds, 2006:197) belirleyen disiplinler-arası, mikrososyolojik açıklamalarla gündelik hayatıanlamaya yönelik, özgünlüğü temel alan, metinsel çözümlemelerin, söyleminönemini vurgulayan, anti pozitivist yorumlayıcı metoda dayalı analizlerin top-lumsal cinsiyet ve din zeminine dayanan çalışmaları da aydınlatacağı düşünül-mektedir. Hatta, interdisipliner çalışmaların “toplumsal cinsiyet” gibi kompleksbir kavramsallaştırmayı açıklamakta zorlandığı araştırmalarda “multidisipliner”mekanizmaların anlamlandırma sürecine katkıda bulunması beklenebilir. King(2005:5) ise toplumsal cinsiyet gibi her örüntüye nüfuz ederek geleneksel sı-nırları kıran, hayatın ve toplumun tüm alanlarını yeniden düzenleyen bir oluşu-mun “transdisipliner” yaklaşım ile anlaşılabileceğini ileri sürerek disiplin duvar- larını tümden yıkmaktadır.

  • Toplumsal cinsiyet çalışmalarında sıklıkla rastlanan kavramlar, Pilcher veWhelehan (2004) tarafından bir araya getirilmiştir. Toplumsal cinsiyet-din ilişki-selliğini araştırırken öne çıkabilecek kavramların ise kadınlık, erkeklik, homosek-süellik, LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel) androsentrizm,patriarki, kimlik politikaları, güç, ayrılıkçılık (seperatism), cinsiyetçilik (sexism),çifte standart, geri tepme (backlash), temsil, sosyalizasyon, stereotip, şiddet,cinsel sözleşme, iş bölümü, siborg (sibernetik organizma), homofobi/homofiligibi tanımlamalar olduğu düşünülmektedir. Din ve toplumsal cinsiyetin kesiştiğinoktada bu kavramların teorisini yapmak, dinsel ve kültürel farklılığın yaşandığıtoplumlarda bu gibi kavramların görünürlük/görünmezlik veya değişim şekille-rini incelemek, kültürün kendi toplumsal yaşamının sunduğu yeni kavramlarıgörmek gerekmektedir. Mesela Müslüman toplumların kendi dil örgüleri içindeeşcinsiyet veya eşcinsel ilişkilerin çeşitli şekillerine işaret eden “hünsa” “livata”“sihak” “muhannes” (Korkmaz, 2010:443) gibi kavramların irdelenmesi, eşcin-sel/eşcinsiyetli kimliklerin topluma entegrasyon veya marjinalizasyonu bu bağ-lamda açımlanmalıdır. Diğer yandan, dinlerin homofobik yaklaşıma ne derecekapı araladığı, bu durumun yaşam hakkını engelleme yoluna gidip gitmediğiveya pratikte nasıl bir tablo ortaya çıktığı çözümlenmeyi bekleyen sorular ara- sındadır.

  • Farklı toplumların din ile girdiği ilişkisellikleri sonucu yarattıkları kavramla-rı, toplumsal hafızaları, gelenekleri yaşam şekillerinde tavır almalarına nedenolmaktadır. Diğer yandan, küreselleşmenin sosyolojik sonuçları olarak sınırlarıdaraltması, iletişimi hızlandırması ve birbirini tanımayan insanların aynı dünyagörüşlerini edinir hale gelmesi global ölçekte benzer yönelimler getirmektedir.Bu nedenle sosyal olgunun bireyselden toplumsala, toplumsaldan küresele,küreselden tekrar bireysele doğru dönen çevrimsel bir okuma sonucu anla-şılır olacağı düşünülmektedir. Böyle bir okuma biçimi araştırmacının bilimselbilgiye ulaşmasında önüne çıkan engelleri aşmasına zemin hazırlayacaktır.Bilgi üretme sürecinde araştırmacının düşünümsellik yöntemiyle, kendini sor-gulaması, kendinden kaynaklanan önyargıları kırma girişimi mutlak manadaolamasa da bilimsel bilgi önündeki determinizmleri nötralize (Bourdieu veWacquant, 1992:46) edecektir. Burada, düşünümsellikten (refleksivite) kasıt,Bourdieu sosyolojisindeki “geriye doğru eğilmek (re-flectere)” manasında kul-lanılan, analitik araçların içerisine gömülmüş sosyal ve entelektüel bilinçsizliğifark ettirecek, sosyolojinin epistemolojik emniyetine destek verecek kolektifbir girişimdir (Bourdieu ve Wacquant, 1992:36-38). Düşünümsellik ile araştır-macının sosyolojik gözlemini bulanıklaştıran sınıf, toplumsal cinsiyet, etnisitegibi sosyal köken veya koordinatlarının belirleyiciliğinden kurtulma çabası, aka-demik hayatının veya mesleğinin güçten yana tavır almasını engellemesi işaretedilmektedir. Diğer yandan, düşünümselliğin “entelektüel önyargı” ile dünyayısadece yorumlanmayı bekleyen görsel bir sahne olarak değil çözülmeyi bekle-yen somut problemler neticesinde değerlendirme sağlayacağı öngörülmekte-dir. Bourdieu’nun (Bourdieu ve Wacquant, 1992:41) “düşünümselliği”, bilimselhabitusu, eğitim, diyalog ve eleştirel değerlendirme mekanizmalarıyla kurum-sallaştırmaktadır. Ancak böylelikle, entelektüel alanın organizasyonu sağlanmışolacaktır. Diğer yandan, toplumsal cinsiyet ve din gibi “muhataralı” alanlardasosyal bilim üreten araştırmacının “dindar kimliği” veya “cinsiyet kimliği” top-lumsal alana yansıyan nesnel gerçekliği çözümlerken engel oluşturmamalıdır.Örneğin, kendini dindar olarak tanımlayan bir araştırmacının, azalan dindarlıkeğilimlerinden rahatsız olup bu durumu örtmeye çalışması ile kendini feministolarak niteleyen kadın araştırmacının kadın temsilcisi gözüyle diğer cinsiyetleriözellikle erkekleri “persona non grata” veya potansiyel suçlu ilan etmesi aynı derecede düşünümsellikten uzak görünmektedir.

  • 1 Queer çalışmalar, LGBTT (lezbiyen, gay, biseksüel, travesti, transseksüel) kapsamındakibireyleri, halkları veya kültürleri inceleyen araştırmalardan müteşekkildir. Ayrıntılı bilgi için bknz (Siker, 2007; Coakley, 1997; Carrett, 2000).

  • 2 Ontoloji, varlık veya yokluğa ilişkin düşüncelerle alakalı olurken, incelemeye tabi tutu-lan olgunun kendi özüyle ilgili varsayımlar da ontolojiyle ilintilidir. Üzerinde çalışılan olgu“araştırmacının bilinci dışında mı, yoksa bilinci dahilinde midir” sorunsalı ontolojik soruyuoluşturur. Bu bağlamda, nesnelcilik, olguları araştırmacının bilinci dışında olduğunu kabuleden realist düşünceyi benimser. Realizm, varlığa ilişkin düşüncesinde gerçek bir dünya-nın bilgi ve inançlardan bağımsız olarak var olduğunu kabul etmekte (Benton ve Craib,2008:154) katı, somut gerçeklik üzerinden toplumsal dünyayı ferdin iradesinden bağım-sız olarak ele almakta, ferdi edilgen konuma getirmektedir. Öznelci yaklaşımın ontolojikolarak dayandığı nominalist durumda ise toplumsal dünyanın, birey bilinciyle şekillenenisimlerden, kavramlardan oluştuğu öne sürülmekte, tümellerin imge ya da simge olarakanlaşılabilecekleri fakat gerçekliklerinin olmadığı ve onların sadece birer addan ibaret oldukları iddia edilmektedir.

  • 3 Epistemoloji varlık ya da yokluk hakkındaki bilgilerle alakalı olurken, bilginin temelineilişkin varsayımlar da epistemolojiyle bağlantılıdır. Bilgi formlarının, bilgi doğasının neolduğu, nesnel/maddi ya da öznel/ruhsal içerikli mi bir yapıya sahip olduğu sorunsalıepistemolojik bir sorudur. Nesnelciliğin epistemolojik durumu pozitivisttir. Pozitivizm-de, bilginin kaynağı duyuların, nesnel dünyanın tanıklığıdır; bilgi elde etmenin yöntemideneyim, bilgiyi doğrulayabilmenin yöntemi ise gözlemdir. Giddens’a (akt. Balcı, 1997)göre pozitivist paradigma, doğa bilimlerinin yöntemsel prosedürlerinin sosyal bilimlereuygulanabileceğini, yani sosyal bilimcinin (öznenin) araştırma konusundan (nesneden)kendisini ayırarak toplumsal gerçekliği gözleyebileceğini kabul eden bir bilimsel yaklaşım-dır. Pozitivizm, toplumsal olayları açıklarken gözlemlerden genellemeler yapılabileceğinive böylece genel toplum yasaları oluşturulabileceğini öne sürmektedir. Sosyolojide po-zitivizmin temsilcisi Comte’un sosyolojisi büyük veri setleri, nicel ölçümler, istatistikselanaliz teknikleri kullanılarak oluşturulmuş bir “sosyal fizik” disiplini olarak görülmektedir.Öznelcilik için epistemolojik durum ise toplumsal olguların göreceli olduğunu, insan ey-lemlerini salt gözlemle anlamanın mümkün olmadığını savunan anti pozitivist bakış açı-sıyla ifade edilebilir. Anti-pozitivism toplumsal hayatın katı, kesin değişmez yasalar yeri-ne, normlardan oluştuğunu, bu normların anlaşılmasında da öncelikle özne eylemlerininanlaşılması gerektiğini vurgular. Anti pozitivist yaklaşıma göre, toplumsal olaylar ve doğa olayları arasındaki farklar aynı metotla açıklanmayı imkânsızlaştırmaktadır.

  • 6 Sosyal olay ve olguları anlamak için araçlar sunan yaklaşımlar farklı şekillerde sınıflandı-rılabilir. Bu çalışmada, mevcut yaklaşımların “objektivist” ve “sübjektivist” gibi ikili tas-nif üzerinden geliştirildiği düşünülmektedir. Örneğin, Neuman (2003:68-90) sosyal bilimaraştırmalarını üç temel (pozitivist, yorumlayıcı ve eleştirel) iki tali (feminist ve postmo-dernist) yaklaşıma ayırmıştır. Bu tipolojilerden pozitivist yaklaşımı “objektivist”, yorum-layıcı yaklaşımı “sübjektivist”, diğerlerini ise “eklektik” olarak tanımlayabiliriz. Biraz dahaaçmak gerekirse, feminist yaklaşım, insan doğasını açıklarken insanın yeterince yaratıcıolduğunu; fakat toplumdaki cinsiyetçi güçlerden dolayı baskı altında tutulduğunu belirt-mektedir (Neuman, 2003:16). Bu önerme bile bir yandan insana (merkezi manada kadı-na) “eyleyici” olarak kapasite atfederken bir yandan da toplumsal yapıdaki güç dağılımı- nın ne kadar “etkili” olduğunu belirterek eklektik bir örmek oluşturmaktadır.

  • Allyson, J. (Ed). (2005). Gender and the Language of Religion. New York: Palgrave.

  • Amman, M. T. (1995). Sosyal Tabakalaşma ve Günümüz Fransız Sosyolojisinin Yaklaşımları. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi SBE.

  • Anderson, P.S. (1998). A Feminist Philosophy of Religion:The Rationality and Myths of Religious Belief. Oxford: Blackwell.

  • Aslantürk Z. ve T. Amman. (2001). Sosyoloji. İstanbul: M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları.

  • Aquino, M.P. (1993). Our Cry for Life:Feminist Theology from Latin America. NY: Orbis Books.

  • Bakthin, M.M. (1981). C. M. Holquist. (Ed.). The Dialogic Imagination: Four Essays. C. Emerson ve M. Holquist içinde. (çev.). Austin: University of Texas Press.

  • Balcı, A. (1997). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem Teknik ve İlkeler. Ankara: Pegem A yayıncılık.

  • Berktay, F. (1996). Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın. İstanbul: Metis.

  • Bouldrey, B. (Ed). (1995). Wrestling with the Angel: Faith and Religion in the Lives of Gay Men. New York: Riverhead Books.

  • Bourdieu, P. (1989). Social Space and Sembolic Power. Sociological Theory. 7. 1, 14-25.Bourdieu, P. (2001). Masculine Domination. R.Nice. (çev.). USA: Stanford University.

  • Bourdieu, P. ve Wacquant, J.D. (1992). An Invitation of Reflexive Sociology. UK: Polity Press.

  • Boyd, S.B. ve diğerleri. (Ed.). (1996). Reedeming Men:Religion and Masculinities. USA: Westminster John Knox Press

  • Burrel, G. ve Morgan, G. (1979). Sociological Paradigms and Organizational Analysis. London: Heinemann.

  • Bynum, C.W. (1992). Fragmentation and Redemption: Essays on Gender and the Human Body in Medieval Religion. New York: Zone Books.

  • Carrett, J.R. (2000). Foucault and Religion: Spiritual Corporality and Political Spirituality. London: Routledge.

  • Chafetz, J.S. (2006). The Varieties of Gender Theory in Sociology. (Ed.). Handbook of the Sociology of Gender içinde. USA: Springer, 3-25.

  • Chopp, R.S. ve S.G. Davaney. (1997). Horizons of Feminist Theology. USA: Augsburg Fortress. Coakley, S. (1997). Religion and the Body.(Ed). UK: Cambridge.

  • Cragin, B. ve Simonds, W. (2006). The Study of Gender in Culture: Feminist Studies/CulturalStudies. (Ed.). içinde Handbook of the Sociology of Gender. USA: Springer, 195-215. Craib, I. ve T. Benton. (2008). Sosyal Bilim Felsefesi. İstanbul: Sentez yayınları.

  • Cuffel, A. ve B.Britt. (2007). (Ed.). Religion, Gender and Culture in Pre-Modern World. USA: Palgrave.

  • Çapcıoğlu, İ. (2003). Sosyal Değişme Sürecinde Din ve Kadının Toplumsal Konumu (Kastamonu Örneği). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi S.B.E.

  • Çeker, O. (1997). “Hünsa” Maddesi. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi içinde. Ankara: TDV Yayınları.

  • Çelik, C. ve İ. Şahin. (2009). Kadın Dindarlığı. Toplum Bilimleri Dergisi. 1-6,141-166.

  • Çiftçi, A. (2003). Nasıl Bir Sosyal Bilim: Temel Sorunlar ve Yaklaşımlar. Ankara:Kitabiyat.

  • Duman, H. (2002). İslam Hukukunda Hünsa (Çift Cinsiyetliler). Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. c. VI, Sayı: 1, ss. 295–318.

  • Durkheim, E. (2005). Suicide. London and New York: Routledge. (Orijinal baskı 1897). Durkheim, E. (2006). Sosyoloji Dersleri. (çev.). A.Berktay. İstanbul: İletişim.

  • Fulkerson, M.M. (1994). Women’s Discourses and Feminist Theology. US: Fortress Press. Göle, N. (1991). Modern Mahrem. İstanbul: Metis Yayınları.

  • Grovijahn, J.M. (1998). Theology as an Irruption into Embodiment: Our Need for God Theology,and Sexuality: The Journal of the Institute for the Study of Christianity and Sexuality 9. ss. 29–35.

  • Gürhan, N. (2010). Toplumsal Cinsiyet ve Din. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi. www.e- sarkiyat.com, IV, Kasım, ss. 58-80.

  • Haddad Y.Y. ve E.B. Findly. (Ed.). (1985). Woman, Religion and Social Change. New York: State University of New York Press.

  • Hassan, R. (1991). Muslim Women and Post-Patriarchal Islam. After Patriarchy: FeministTransformations of the World Religions içinde. (Ed.). P.M. Cooey, W. R. Eakin ve J. B. McDaniel. NY: Orbis Books, ss. 39-64.

  • Hawthorne, S. (2005). Gender & Religion: History of Study. L. Jones ve diğerleri. (Ed.).Encyclopedia of Religions içinde. Second Edition. vol.5. USA: Thompson Gale, ss. 3310- 3318.

  • Hunt, M.E. (1991). Fierce Tenderness:A Feminist Theology of Friendship. New York: Crossroad. İlyasoğlu, A. (1994). Örtülü Kimlik. İstanbul: Metis.

  • Jantzen, G. M. (1995). Power, Gender, and Christian Mysticism. U.K: Cambridge University.

  • Kandiyoti, D. (1988). Women and Islam: What are the Missing Terms. DOSSIER 5/6. Aralık- Mayıs.

  • Kamitsuka, M.D. (2007). Feminist Theology and The Challenge of Difference. New York: Oxford University Press.

  • Kellner, D. (2003). Cultural Studies, Multiculturalism and Media Culture. http://www.gseis.ucla.edu/faculty/kellner/essays/culturalstudiesmulticulturalism.pdf. (28.07.2010). King, U. (1995). (Ed). Religion and Gender. Oxford ve Cambridge:Mass.

  • King, U. ve T. Beattie. (Ed.). (2005). Gender, Religion and Diversity Cross-Cultural Perspectives. London ve New York: Continuum International Publishing Group.

  • King, U. (2005). General Introduction:Gender-Critical Turns in the Study of Religion. King, U.ve T. Beattie (Ed). Gender, Religion and Diversity Cross-Cultural Perspectives içinde. London ve New York: Continuum International Publishing Group, 1-13.

  • King, U. (2005a). Gender and Religion. L. Jones ve diğerleri. (Ed.). Encyclopedia of Religions içinde. Second Edition. vol.5. USA: Thompson Gale, ss. 3296-3310.

  • Knowlton, D. (1992). On Mormon Masculinity, Sunstone,13, August. s.19-31.

  • Korkmaz, A. (2010). İslam Eşcinsellik Algısında Çağdaş Kırılmalar Din –Değişim EkseniBağlamında. Bilim, Ahlak ve Sanat Bağlamında Çağdaş İslam Algıları içinde. Uluslararası Sempozyum. Samsun, ss. 438-461.

  • Krondorfer, B. (2009). Men and Masculinities in Christianity and Judaism: A Critical Reader. London: SCM Press.

  • Kurt, A. (2009). İşadamlarında Dindarlık ve Dünyevileşme. Bursa: Emin Yay.

  • Leila, A. (1992). Women and Gender in Islam. New Haven ve London:Yale University.

  • Lumnis, A.T. (2006). Gender and Religion. Handbook of the Sociology of Gender içinde. J.S.Chafetz. (Ed). USA: Springer, 601-619.

  • Mernissi, F. (1991). The Veil and the Male Elite: A Feminist Interpretation of Women’s Rights in Islam. USA: Perseus Books.

  • Mernissi, F. (1992). Women and Gender in Islam: Historical Roots of a Modern Debate. USA: Yale University.

  • Neuman, W.L. (2003). Social Research Methods. USA: Pearson Education, Inc.

  • Okkenhaug, İ. M. ve I. Flaskerud. (2005). Gender, Religion and Change in the Middle East. USA: Berg.

  • Ouzgane, L.(Ed). (2006). Islamic Masculinities. New York: Zed Books.

  • Özyurt, C. (2007). Durkheim Sosyolojisinde Ahlaki Kontrol Sorunu. Değerler Eğitimi Dergisi. 5.13, ss. 95-121.

  • Parsons, S.F. (2004). Feminist Theology. UK: Cambridge University.

  • Pilcher, J. ve I. Whelehan. (2004). Fifty Key Concepts in Gender Studies. London:Sage Publications.

  • Rogers, E. (Ed). (2002). Theology and Sexuality: Classical and Contemporary Readings. Oxford: Blackwell.

  • Saktanber, A. (2002). Living Islam:Women, Religion and the Politicization of Culture in Turkey. London: I.B.Tauris Publishers.

  • Sawyer, D.F. (1996). Women and Religion in the First Christian Centuries. London: Routledge.

  • Sharma, A. (1994). Today’s Woman in World Religions. New York: State University of New York Press.

  • Sharma, A. ve K. Young. (1999). Feminism and World Religions. New York: State University of New York Press.

  • Siker, J. (2007). (Ed). Homosexuality and Religion: An Encyclopedia. London: Greenwood Publishing.

  • Stuart, E. (1997). Religion Is a Queer Thing: A Guide to the Christian Faith for Lesbian, Gay, Bisexual, and Transgendered People. London, Cassell Academic.

  • Tanyaş, E. (2007). Weber’de Kapitalizmin Ruhu ve İslam Üzerine. İstanbul:Kaknüs yayınları.Taş, K. (2011). Sosyal Bilim Paradigmaları Açısından Sosyolojik Metodoloji. İstanbul: Rağbet yayınları.

  • Tekin, M. (2004). Kutsal, Kadın ve Kamu. İstanbul: Açılım Kitap.

  • Toker, İ. (2005). Bir Yapılaşma İlişkisi Olarak Kadınlar ve Din: Başkent Kadın Platformu Örneği. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara, A.Ü.S.B.E.

  • Toker, İ. (2012). Toplumsal Cinsiyet ve Din. N, Akyüz. ve İ. Çapcıoğlu. (Ed). Din Sosyolojisi içinde. Ankara: Grafiker yayınları, ss. 727-743.

  • Toprak, B. (1981). Religion and Turkish Women. N.A. Unat. (Ed). Women in Turkish Society İçinde. Netherlands: Leiden.

  • Touirane, A. (2007). Kadın Dünyası. İstanbul: Kırmızı Yayınları.

  • Touraine, A. (2011). Birlikte Yaşayabilecek miyiz? Eşitliklerimizle ve Farklılıklarımızla. (Çev. O. Kunal). İstanbul: Yapı Kredi yayınları.

  • Uysal, V. (2006). Türkiye’de Din ve Kadın. İstanbul: Dem Yayınları. Üşür, S. (1991). Siyaset ve Kadın. İstanbul: Alan Yayıncılık.

  • Weber, M. (2012). Sosyal Bilimlerin Metodolojisi. (Çev. V.S. Öğütle). İstanbul: Küre Yayınları.Yaşar, A. (2000). “Hünsa” Maddesi. Şamil İslam Ansiklopedisi. İstanbul: Şamil Yayınları.

  • Yavuz, Y.V. (1997). “Hünsa Maddesi”. İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi. İstanbul: Gerçek Hayat Yayınevi.

                                                                                                                                                                                                        
  • Article Statistics