Tarihte kurulmuş olan her devlet için, idaresi altna alacağı ya da yasama ve yürütme/yönetm sürecinde yetki vereceği insanlara, yani tebaasına yönelik belli kriterler söz konusu olmuştur. Bu yapı, ulus devlet yapılanmasında içerik olarak bazı değişikliklere tâbi olmuş olsa da hala devam etmektedir. Zira devletn koruması altnda, kimlerin çeşitli hak ve yükümlülüklere sahip olacağı, bir diğer ifade ile vatandaşlık statüsünün kime verileceği birtakım özelliklere bağlı tutulmuştur ve tutulmaya devam etmektedir. Kimin, nasıl, hangi gerekçelerle ve ne gibi özellikleri taşıması durumunda devletn muhatabı kabul edileceği noktasından hareketle, tebaadan ‘birey’e ve ‘vatandaşlık statüsü’ne geçiş ile bu süreçte birey-devlet ilişkisi, Türkiye Cumhuriyet kuruluş sürecinin en önemli konularından birini oluşturur. Bilindiği gibi yalnızca Türkiye Cumhuriyet değil, 20. yüzyılın başlarında kurulan tüm devletler, zamanın ideolojik, entelektüel, siyasi, ekonomik birikim ve yönelimlerinden etkilenerek oluşturulmuştur. Ulus devletleşme sürecinde, üzerinde yaşanılan ve paylaşılan toprağa dayalı aidiyet biçimiyle ilintli ve ırk, etnisite, dil veya din birliği parametreleri ile şekillenmiş olan stratejiler benimsenmiştr. Dolayısıyla her devletn, ulus ve devlet inşasında belirli kriterleri esas almak kaydıyla kendine bir strateji belirlemiş olduğu gerçeği, günümüzde ileri sürülen yeni vatandaşlık algı ve anlayışı netcesinde vatandaşlık hakları iddialarının sadece Türkiye’ye özgü olmadığını göstermektedir. Ancak her devlet, bireylerin hak iddialarına, kendi siyasi geleneklerine rengini veren ideoloji temelinde cevap vermektedir. Ulus devlet yapılanması, günümüzde etnik kimlik, din ve kültür gibi alt kimliklerin öne çıkarılmasıyla çeşitli meydan okumalara maruz kalmaktadır. Bir anlamda kriz olarak yorumlanabilecek bu dönem, aslında yeni bir sistem arayışını işaret etmektedir. Zira tarih boyunca tüm devlet yapılanmaları ve aidiyet biçimleri bu tp kriz süreçlerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştr. Bu çalışma günümüz Türkiye’sinde gündeme gelen çeşitli yeni hak taleplerini anlamaya zemin teşkil etmesi bakımından Osmanlı devlet-toplum ilişkisi ile bağlantlı olarak Türkiye Cumhuriyet vatandaşlık yapılanmasını incelemeyi amaçlamaktadır. Türkiye örneğinde ulus devletleşme sürecinde vatandaş tanımına giren toplumsal kesimler, Osmanlı devlet yapılanması ve millet sistemi ile karşılaştrmalı biçimde ele alınacak ve ardından iki farklı ekol olarak kabul edilen Fransa ve Almanya vatandaşlık sistemleri karşısındaki konumu değerlendirilecektr.
This artcle charts the changing parameters of relatons between the state and individual in the context of citzenship in the Otoman Empire and Modern Turkish Republic. It shows that the Otoman Empire based on Islamic understanding of state and society considered its subjects in the light of their confessions. Rights and responsibilites of Otoman subjects are accorded to religious afliaton under the Millet System. Startng from the Tanzimat period, the Otoman concept of its subject started to change. Modern Turkish Republic was established as a naton state and defned its subjects as citzens. This artcle argues that Republican Turkey emphasised ethnicity, language, culture, land and race the in the constructon of new Turkish identty. It concludes that a homogenizing ideology of state and society marked the practce of citzenship in Turkey