Sosyal değişimin klasik 19.yüzyıl teorileri benzer bir başlangıca sahip olmaları- na rağmen, dini ve sosyal hareketlerin bilimsel analizleri, sıklıkla farklı sorunları ele almakta ve ayrı paradigmalar kurmaktadırlar. Bu farklılık, bu makalede, tarihi, ideolojik ve kavramsal faktörler referans alınarak tartşılmıştr. Mevcut dinlerin ve toplumsal hareketlerin yapısal ve ideolojik olarak giderek daha çok ortak noktaya sahip oldukları fkri ileri sürülmüştür. Üç süreç- çekişme, küreselleşme ve yetkilendirme- çağdaş hareketlerin karakteristği olarak özdeşleştrilmiştr. Makale, yeni mağduriyetlerin yorumlanması, kimlikler, toplu aktörlerin bir araya gelme şekilleri üzerinde dini ve sosyal hareketlerin merkezi bir itci güç olacağını savunarak sona ermektedir.19. yüzyılda, sosyolojinin kuruluşundan bu yana, dini ve sosyal hareketler, disiplinin aynı analitk köşelerini işgal etmişlerdir. Henüz, daha çok fazla geçmeden, din sosyologları ve toplumsal hareketler çalışmalarında uzman olan kimseler, farklı sorunları ele alarak ve ayrı paradigmalar formülleştrmeyi seçerek, iki tür hareketn de kökleri olan ortak zemini tanımakta başarısız olmuşlardır. Bazı bireysel araştrmacılar- özellikle John Lofland, Rodney Stark ve John Wilson- her iki sosyolojik uzmanlık dalına esas olarak her alanı, diğerlerin fkirleri ve yaklaşımlarına kapatlmış “ izole bir alt kültür evreni” olma eğilimi olması açısından ele alarak, bu alana katkıda bulunmuşlardır. (Robbins,1988a:17) Son yarım on yıl içinde ise, her iki sosyolojik alanda da teorik bir Rönesans meydana gelmiştr. Sosyal hareket teorisyenleri, sosyal hareketlerin nasıl ve neden doğduğunu tam olarak açıklamak için, geleneksel, kaynak mobilizasyonu ve eylem yönelimli paradigmalarla bağdaştrmaya çalışan bir dizi yeni yaklaşımlar keşfetmeye çalışmaktadırlar. (Cohen,1985;Hannigan,1985; Klandermas ve Tarrow, 1988; Papadakis, 1988) “Yeni dini hareketler üzerine bilimsel bir soruşturma, bir on yıldır yeniden canlanmıştr. Din Sosyolojisi de çeşitli ümit verici yeni kavramsallaştrmalardan söz açmaktadır. Özellikle bu, dini hareketlerin kişisel hakkın başlıca kaynakları olduğu (Beckford,1983; McGuire,1982,1983,1985,1988) ve çağdaş dini hareketlerin daha geniş bir dünya düzeninin (Leachner,1984; Wuthnow,1982) ya da küreselleşme sürecinin bir parçası olarak sunulduğu kanısıdır. Analizime, uzun zamandan bu yana din sosyolojisi ve toplumsal hareketler sosyolojisi arasında yabancılaşmaya sebep olan tarihsel, ideolojik ve kavramsal olmak üzere üç ayrı açıklama önererek başlıyorum.