Birçok sosyal kurum ve gruptan oluşan, sistem özelliği taşıyan bir bütün olan toplum sosyal teşkilatlar ve ilişkiler ağıdır (Aslantürk, 2008: 14–15). Bu ilişkiler ağı Bat toplumlarında, özellikle sanayi devrimi sonrasında kaotk yapılara ve netcede çok kapsamlı değişmelere maruz kalmış ve netcede ortaya çıkan sorunların anlaşılmasına ve çözümlenmesine yönelik olarak kendisine bir bütün olarak toplumu ve toplumsal ilişkileri konu edinen sosyoloji disiplini doğ- muştur (Shepard, 2009: 8–9). Sosyoloji disiplininin toplumu ve toplumsal olayları açıklama ve çözümlemesi teorik bir düşünceyle ve teorik bir çabayla mümkün olabilmektedir (Kızılçelik, 1994: vi). Zira teori, deneye imkan veren bir alanda araştrmanın düşünsel bir temele oturmasını sağlamakta, ona fkri bir derinlik, genişlik ve zenginlik kazandırmaktadır (Günay, 2006: 509-542). Dolayısıyla, disiplin içinde topluma ve toplumsal olaylara farklı açılardan bakan çeşitli teoriler ortaya çıkmıştr. Teorik çeşitlilik, araştrmalarda yararlanılabilecek zengin bir düşünce kaynağı sağlarken, sosyoloji çalışmalarının ilerlemesine de katkıda bulunmaktadır (Giddens, 2006: 651). Bir bütün olarak toplum, sosyolojinin konusu olabilirken, eğitmden dine, hukuktan ekonomiye, aile mahremiyetnden suç çetelerine, ırk ayrımından sı- nıf ayrımına, çalışmadan spora, cinsiyeten yaşa, sanatan sağlığa, siyaseten sanayiye vb. çeşitlilik göstermektedir ve oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır (Selman, 2011: 8). Toplumda meydana gelen olayların karmaşıklığı, bu olayların kavranmasında çok sayıda bilgi dalının iştrakini gerekli kılmaktadır (Berger, 2011: 21). Diğer bir deyişle, toplum içinde meydana gelen çok yönlü etkileşimleri izah ve çözümlemede tek bir bilim dalı veya yaklaşım yeterli olmamaktadır. Çünkü her bir bilim dalı veya yaklaşım topluma ve bireylere farklı açılardan bakmaya çalışarak, konunun sadece bir veya birkaç yönünü ele alabilmekte ve çözümleyebilmektedir (Aslantürk-Amman, 2001: 416). Bu nedenle, toplumsal olayları anlamada disiplinler arası işbirliği fkri daha fazla ilgi çekmeye başlamış- tr. Elbete bu yaklaşım sosyolojinin alt dalları için de geçerlidir. Sosyolojinin alt dallarından birisi, belki de en önemlisi olan din sosyolojisinde de durum farklı değildir. Son zamanlarda toplumsal dini davranışları anlamak ve izah etmeye yönelik olarak ekonomi disiplininden faydalanılarak, ekonomide kullanılan Rasyonel Seçim Teorisi (Çalışmada RST olarak ifade edilecektr) ve Pazar Yaklaşımı din sosyolojisi çalışmalarına kazandırılmıştr. RST, bireylerin ve grupların dini davranışlarına ekonomik bir anlayışla yaklaşan, oldukça basit varsayımlardan oluşan bir teoridir. Ekonomide kullanılan çeşitli modellerden de faydalanarak bireylerin, dini kurum ve grupların davranışlarını kar-maliyet perspektfnden inceleyerek izaha çalışmıştr. Teori dini çevreyi, dinlerin ve dini grupların rekabet etği bir pazar, dindarları maddi ve manevi hizmet talep eden müşteri/tüketci, din adamlarını ve dini kurumları ve grupları bu talepleri tedarik eden üretciler olarak görür (Edis, 2006: 163). Bu ikisi arasındaki ilişkiden (arz-talep) ortaya çıkan olguyu ise “dini pazar” olarak değerlendirir. Oluşan pazarda her birey, her grup veya her cemaat dinden elde edecekleri maddi ve manevi menfaat maksimum düzeye çıkarmak için gayret ederler (Selman, 2011: 42-43). RST’nin temel unsurları kar (fayda) maksimizasyonu, pazar dengesi ve sabit tercihlerin bileşimi’dir (Becker, 1990: 5). Kar maksimizasyonu varsayımına göre: Birey her hangi bir davranışındaki maliyet ve karı tartarak ve karını maksimize edecek davranışı seçerek rasyonel hareket eder. Pazar dengesi varsayımı- na göre: Sosyal sonuçlar bireysel davranışların birbiriyle etkileşiminden ve toplamından ortaya çıkan dengeyi oluşturmaktadır. Sabit tercih varsayımına göre ise: Bireylerin maliyet-kar değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan nihai tercihleri kişiden kişiye ve zamandan zamana çokça değişiklik göstermez (Iannaccone, 1997: 25-45). RST’de, bireylerin ve dini grupların birbirleriyle olan davranışlarını izaha yönelik kullanılan çeşitli modeller vardır. Modeller, dindar insanları dini ürün talep eden tüketciler şeklinde değerlendirirken, din adamlarını ve dini grupları dini ürünleri taleplere uygun bir şekilde üreten, tüketciyi cezbedici şekilde pazarlayan şirketler olarak ve elde edecekleri yardımlarla kendilerinin ve kurumlarının maksimum çıkarını gözeten üretciler olarak telakki ederler. Bu alışveriş esnasında ortaya çıkan olgu ise, bizim bu makaledeki ana konumuz olan “dini pazar” olgusudur.
This study handles ‘religious market’, one of the models of ratonal choice theory of religion. In the artcle the mentoned model, which is obscure in our country, will be introduced and some researches done within the scope of the method will be given place. In this sense, the concepts vital for the model such as religious monopoly, religious pluralism, religious competton, religious product, supply and demand will be explained and the structure of religious market in our country will be mentoned briefly