Günümüz kent ve toplumlarında farklı kültür ve gelenekten gelen, deği- şik dinlere benimseyen, hata inandığı dinle ilgili kendine özgü anlayış ve yorumlara sahip insanlar birarada yaşamaktadır. Günümüz koşulları, farklı inanç, dünya görüşü ve yaşam tarzlarına sahip insanların birbirine komşu, iş arkadaşı vb. olmalarını, dahası belli sosyal veya siyasi amaçlarla bir araya gelmelerini ve amaca ulaşmak için birbirlerine destek vermelerini getrmiştr. Artk bireysel hakların çoğunlukla topluluk içinde etkili biçimde kullanılması ve kullanılabilmesi de dikkat çekici diğer bir gelişmedir. Bunun önemli örneklerinden biri, siyasi hakların partler ve sivil toplum kuruluşları içinde veya bunlar kanalıyla kullanılmasıdır. Diğer bir örnek de düşünce özgürlüğünün etkili kullanımının kitle iletşim araçlarıyla, bir medya grubu içinde gerçekleşmesidir. Aynı TV kanalı, gazete ve dergide farklı inanç, kültür ve değer yargılarına sahip bireyler, bir arada çalışmakta ve çoğu kez heterojen bir kitleye seslenmektedirler. Elbete bu olgunun önemli bir sebebi, dinî hoşgörü ve özgürlüğün, demokrasinin, fkir özgürlüğü başta olmak üzere insan haklarına saygının toplumsal kabulüdür. Aynı şekilde yüzyıllardır müslümanların hâkim olduğu ülkelerde gayr-i müslim toplulukların varlığını sürdürmesi de müslümanların engin bir hoşgörüye sahip olmaları ve onlarla diyalojik bir ilişki kurmalarının sonucudur. İslam’a göre, insanlardaki muhabbet, Rahman’ın “çok sevilen” ve “çok seven” anlamına gelen el-Vedud isminin tecellisidir.1 Bu açıdan bakınca, bü- tün kâinatn mayası sevgidir. Bütün mevcudatn harekât muhabbetledir. Bütün mevcudataki çekim kanunları muhabbetendir.2 Bu nedenle, insanın olgunlaş- ması ve ilahî güzelliklere ulaşması için bir vasıta olan sevgi, İslam’ın nazarında önemli bir haslet ve değerdir. Ayrıca İslâm, dinî hoşgörü ve din hürriyetni dinî öğretnin bir gereği olarak ortaya koyan ilk ve tek dindir. Çünkü Kur’an’a göre ‘zorlamayla bağdaşmazlık’ iman olgusunun karakteristk bir özelliğidir.3 Ayrıca, insanların inanç konusunda hür olmaları Allah tarafndan takdir edilmiştr.4 İslam’da ‘usûl-i selâse’ denen üç temel inançtan biri olan ahiret inancı ve imthan öğretsi de insanın inanç ve amallerinde hür olması, bunlardan öteki âlemde sorumlu tutulması anlamına gelmektedir. İslam’da insanın amellerine ilişkin hükümler de ancak öteki insanlara verdiği zarar bakımından dünyada yaptrıma konu olabilir. Başka bir ifadeyle, İslâm’a göre, asl’olan cezanın ahirete kalmasıdır. Çünkü dünyada verilmesi, insanın dünyada denenmek için yaratldığı manasına aykırıdır.5 Dolayısıyla, İslam’ın nazarında, ilahî iradenin tekvin ve takdiri; hem imanın tabiat hem insanın tabiat din hürriyetni tanımayı ve güvence altna almayı gerektrmektedir. Bununla birlikte, Kur’an’da gayr-i müslimleri dost ve sırdaş edinmeyi yasaklayan ayetlerin varlığı, insan hakları, demokrasi kültürü, çoğulculuk, dinî hoşgörü gibi kavramlarla gündeme gelmekte; İslam’ın dinî hürriyet ve hoşgörü- ye yaklaşımıyla ilgili yanlış değerlendirmelere neden olmaktadır. Dahası, sevgi, barış, diyalog ve çoğulculuğa zıt bir söylemin İslam’da öne çıktğı ileri sürülmek tedir. Örneğin, İncil’de “Kılıcını yerine koy, çünkü kılıç tutanların hepsi kılıçla helak olacaklardır.”6 denirken Kur’an’da gayr-i müslimlerle savaşın emredildiği söylenmektedir. Hz. İsa’nın “…düşmanlarınızı sevin…”7 sözü ile Kur’an’da gayr-i müslimleri dost edinmeyi yasaklayan ayetler karşılaştrılarak dezenformasyon yapılmaktadır.8 Bu nedenle, ilgili ayetlerin doğru anlaşılması, mezkûr şüphe ve kafa karışıklığının giderilmesi, kayıtsız kalınamayacak bir konudur. Belirtelim ki, ayetlerin doğru biçimde anlaşılmasında nüzul sebeplerine bakmak önemli bir şartr. Çünkü ayetler, mevcut bir meseleye çözüm getrir; dolayısıyla meselenin çeşitli yönlerinin ve ayetlerin ona nasıl bir çözüm getrdi- ğinin bilinmesi, ayetlerle anlatlmak istenene bizi ulaştrabilir. Bu nedenle, ilgili ayetler nüzul sebepleri ve bazı âlimlere ait yorumlar ışığında incelenecek; verilen mesajların tespit ve değerlendirilmesi yapılacaktr
During the period of Quran’s frst appearence, many tribes and communites were hostle to Muslims. Quran expressed their attude towards Muslims and emphasized the negatve consequences of being friend and confdant with them. Quran prohibited Muslims from being friend with pagans and the other groups cooperated with them who tyrannized over Muslim believers, relocated Muslims and batled against Muslims afer Hegira. This prohibiton also included Jewish groups and hypocrites who tried to turn the Muslims’ right way and to discord among Muslims and had secret plans against Muslims. Because under the existng conditons of the period being friend and confdant with them was to contribute to the discord. Therefore, it is possible to argue that such prohibitons in the Quran do not refer to actual states of dialog and friendship as humanistc facts, but to secret relatonships involving social and politcal threats