Bilgi, varlık ve değerlerin ne olduğuna ilişkin sorunlar felsefe tarihinin en temel sorularını oluşturmaktadır. Tarih boyunca ortaya çıkan birbirlerinden farklı felsef sistemler bir şekilde bu sorulara yanıt/yanıtlar bulmaya çalışmış- lardır. Biz, bu soruya yanıt olarak ileri sürülen en temel iddialardan birisini, materyalizmi ve materyalizmin Marksist düşüncede kazandığı yeni epistemik ve etk temelleri tartşmaya çalışacağız. Bu bağlamda, evrende diğer varlıklardan ontolojik farklı değer taşıyan insanın Marksist çözümlemedeki yerini değerlendirmeye çalışacağız; çünkü Marx’ın tarihsel ve diyalektk materyalizm içerisinde ana özne bireyin toplum ilişkisidir. Bu ilişki de bizi konumuzun başlığını oluşturan bir etk sorgulamayı gündeme getrir. Konuyu daha iyi anlamamıza olanak sağlaması açısından, Marksizmin dayandığı temel kavramlar üzerinde durmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz; çünkü bu kavramlar Marx’ın etk dü- şüncesinden çok ta uzak olmayan kavramlardır. Marksizmin dayandığı teoriler farklı bakış açılarından hareketle farklı şekillerde tespit ve tasnif edilse de, genel kabul, onun diyalektk ve tarihsel materyalizm, sınıf kavgası, yabancılaşma, devrim ve sosyalist evrim teorileri1 gibi bir takım sosyal kuramlardan oluştuğu yönündedir. Burada çalışmamızın kapsamı gereği bütün teorileri detaylı bir şekilde ele alıp tartşma gereği duymuyoruz. Marksizmin temel mantğını anlamada bize yardımcı olacağını düşündüğümüz bu kuramların ve temel iddialarının ne olduğunun kısa bir özetni verdikten sonra, diyalektk ve tarihsel materyalizm konularına geçecek ve Marksist kuram bağlamında onların kazandıkları anlamları ve buna dayalı olarak ileri sürülen iddiaların tutarlılık ve haklılık düzeylerini tartşmaya çalışacağız. Ele alınabilecek ilk değerlendirme Sınıf Kavgası Teorisidir. “Sınıf” sözü ile ekonomik sınıfları, yani malların üretminde, dağıtmında ve değişiminde farklı rolleri olan grupları amaçlayan Marx, “Sınıf Kavgası” ile de başlıca gelirlerini üretm araçlarına sahip olmaktan edinen kimseler (burjuvazi) ile yaşamlarını sürdürebilmek için işgüçlerini satmak zorunda olan kimseler (proleterya) arasındaki tarihsel mücadeleyi kastetmektedir.2 Marx’a göre herhangi bir üretm biçiminde birkaç sınıf olmasına rağmen, ikisi her zaman en önemlidir (Tablo 1): Bunlardan birisi baskın ya da ‘‘egemen sınıf’’, diğeri doğrudan ve hemen baskın sınıfn karşısında yer alan ‘‘ezilen sınıf’’tr. Egemen sınıf Marx düşüncesinde üretm araçlarına sahip olan sınıf, ezilen sınıf ise üretm araçlarına sahip olmayan, üretm ilişkisinde emeğini satp yaşamını idame etrmeye çalışan sınıfır. Sistem, bu iki merkezî sınıf arasındaki potansiyel çatşma üzerine inşa edilmiştr. Bu noktada, çıkarlar savaşındaki uyuşmazlık görüşü, Hegelci diyalektğe minnetar olduğu kadar eşsiz bir Marksist renk de alır.
The questons of what knowledge, existence and value are appear to be the most basic questons of the history of philosophy. Various philosophical systems atempted to answer such questons. In this study, these questons are discussed in the light of Marx’s materialism and its versions of neo-epistemelogical and ethical basics. In this context, the positon of human beings with distnct ontological value in the Marxist analysis is discussed in the study. Because the major subject in Marx’s historical and dialectcal materialism is the relatonship between individuals and society that requires an ethical questonning.