Tarih, sosyolojik anlamda, sadece geçmişi ilgilendirmeyen bu günü de kapsayan bir toplumsal inşa sürecinin adı olmaktadır.1 Toplumların dini tarihleri de, sadece eski inanç sistemlerinin tarihi değil; aynı zamanda, bu günün dini yapılarını da etkileyen bir dindarlık inşa sürecine tekabül etmektedir. Bu anlamda, Türklerin dini tarihleri şematk bir evreler tarihi olmaktan ziyade, günümüz dindarlığı üzerinde derin ve kalıcı izleri olan, sosyolojik değerlendirmelerde izlememiz gereken bir yol olarak belirmektedir. Dini tarih, din sosyologu için, dini kaynaklı ya da dinin etkisi altnda şekillenen sosyal münasebetlerin, sosyal kurumların, sosyal süreçlerin ve top yekûn sosyal değişimin tarihi olmaktadır. Yine dini tarih, din sosyologu için, işi tarih yazmak olanların sunacakları belgelerle sı- nırlı olmakla birlikte, coğrafya, nüfus ve tabakalaşma sistemi gibi değişkinlerin dini inanç ve pratkler üzerindeki etkilerinin gözlemlenebileceği bir laboratuar mesabesindedir. Özetle, dini tarih, sosyal etkileşim sahasında dikkat çeken dini yönelimlerin ilk tplerini görme frsat sunmakta, bir inşa süreci olarak dindarlık şekillerinin nasıl üretldiğini göstermekte ve yine geçmişten günümüze dindarlığın kesişim, ayrışma ve kırılma noktalarını vermektedir. Türkiye’de dini hayatn tarihi arka planına bakıldığında, dört temel tarihsel dinamiğin etkili olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, bu makalenin de konusunu oluşturan Türklerin İslam öncesi inanç sistemi ve İslamlaşma süreçleridir. İkincisi, İslamlaşma süreciyle yakından ilişkili olan, İslamlaşma sonrası AleviBektaşi ve Sünni farklılaşmasıdır. Üçüncü dinamik, batlılaşma eğilimleriyle çok daha belirgin hale gelen mektepli medreseli şeklindeki ayrışmalar olarak kar- şımıza çıkmaktadır. Bu ayrışma, sıradan halk kitleleri ile aydın tabaka arasında çeşitli biçimlerde ortaya çıkan kültürel ikilik şeklinde, batlılaşma öncesinde de izlenebilen bir sosyal gerçekliktr. Sonuncu dinamik ise, batlılaşma ile birlikte başlayan modernleşme süreci ve bu süreçte ortaya çıkan gerilimlerle ilgilidir. Bu tarihsel dinamikler bireysel ve kurumsal düzeyde sosyal hayatn bütününü etkilerken, dini saha da bu etkileşim sürecinden hali değildir. Bu gün yaşanılan dini hayat, sosyolojik olarak, geçmişin izleri, bu günün baskısı ve geleceğin kaygılarının yön verdiği üç boyutlu bir yapı içinde şekillenmektedir. Dolayısıyla dini hayatn tasviri, anlaşılması, anlamlandırılması ve yorumlanması, dini hayatmız üzerindeki tarihsel dinamiklerin etkilerinin bilinmesini, analiz ve yorumlamalarımızda dikkate alınmasını gerekmektedir. Bu çerçevede, makalemiz, mezkûr dinamiklerden ilki olan Türklerin İslam öncesi temel inanç sistemlerini ve İslamlaşma süreçlerini konu edinmektedir. Bu süreç içinde ortaya çıkan dikkat çekici olaylar üzerindeki sosyolojik motflerin tespit ve bunların mevcut Türk dindarlığı üzerindeki muhtemel etkilerinin tasvir edilmesi ve bu suretle ileri sürdüğümüz iddiaların test edilmesi makaledeki ana hedefmizdir. Bu hedefn, eldeki tarihi malzemenin bolluğu ve ele alınan sürecin uzunluğu dikkate alındığında, sadece tespit ve tasvir seviyesindegerçekleştrilebileceğini özellikle vurgulamak isteriz. Dolayısıyla ilk dönem Türk din tarihi bütün detaylarıyla değil; temel tezahürleri merkeze alınarak tasvir edilmeye çalışılmış, aralarda tespit edilen ve sosyolojik açıdan önemli bulunan olaylar üzerinde bazı yorumlamalara gidilmiştr. Türk din tarihi, mümkün mertebe temel kaynaklardan hareketle, panaromik bir şekilde ele alınarak, bu tarihsel sürecin özellikle günümüzde yaşanılan dini hayat üzerindeki olası etkilerine işaret edilmeye çalışılmıştr. Yine, burada, ele alınan tarihsel kesit üzerinden bin yılı aşkın bir süre geçtği; dolayısıyla, İslam öncesi inanç sisteminin ve İslamlaşmanın günümüz dini hayat üzerindeki etkilerinin, ne kadar kalıcı ve derin olursa olsun, doğrusal ve deterministk değil, çoğunlukla izdüşümsel olabileceğini hatrlatmak isteriz. Yani ilk dönemlerdeki tarihsel yapının bu gün için sadece izlerinden ve tortularından bahsedilebilir. Ancak bu izler ve tortular bazen o kadar belirgindir ki, günümüz dindarlık şekillerini anlama ve anlamlandırmada es geçilemez sosyal gerçeklikler haline gelmektedir. Bütün bu yaklaşımlar ışığında, araştrma, ilki İslam öncesi inanç sistemiyle, ikincisi Türklerin İslamlaşmasıyla ilgili iki temel iddiayı test etmeye çalışmaktadır. Bu iki iddia şu şekilde kurgulanmıştr: “(1) İnanç sistemleri inatçıdır, değişime karşı direnirler; değişim kaçınılmaz olduğunda ise kabuk değiştrerek yaşama eğilimi gösterirler. Yeni kültür içinde yaşama eğilimi bağdaşmacı ve eklektk bir karakter taşır. (2) İnanç sistemlerinin top yekûn değişimi uzun ve sancılı bir süreçtr. Ancak adalete dayalı, dayanışma ve işbirliği süreçlerinin öne çıkarıldığı bir sosyal karşılaşma alanında inanç sistemleri kendilerini daha fazla değişime açma eğilimi taşırlar.
This artcle deals with the pre-Islamic period belief systems of Turks and the process of becoming Muslim as an important part of the historical background of religious life in Turkey. The main aim of the artcle is to point out some remarkable sociological motfs on the events that spring during this process and to describe the possible effects of this historical period on the prevailing Turkish religiosity. We can summarize the general results of the artcle as: (1) No mater how consistent and profound they are, the effects of pre-Islamic belief systems and the Islamizaton process of Turks on the prevailing religious life in Turkey are projectonal and general, not deterministc and linear. (2) Belief systems are unbending and stubborn and they resist against change; when change is unavoidable they show a tendency to exist by changing form. This tendency also has a syncretc and eclectc character. (3) The overall change of belief systems is a long-lastng and painful process. However, belief systems are more open to change when there is a social interacton ground on which there is cooperaton and a solidarity process based on equality.