Bu makalede, post modern durumun farklı bir ifadesi olarak görebileceğimiz post-Felsefi bir kültür fikrinin sahibi Richard Rorty'nin bu kültürün imkanına yönelik görüşleri değerlendirilmektedir. Geleneksel felsefenin temel amacı olarak görülen hakikate ulaşma düşüncesinin, özgürlük idealiyle yer değişmesi olarak okuyabileceğimiz bu düşünce, Rorty'nin felsefesinin genel çerçevesini oluşturan olumsallık düşüncesi üzerinde şekillenmektedir. Olumsallığın kabulü üzerinden özgürlüğe bir kapı aralama düşüncesindeki Rorty, böyle bir kültürde felsefenin durumunun ne olacağını da ayrıca betimlemektedir. Kişilerin ve toplumların vücut bulmuş sözcük dağarları olduğundan ve dilin olumsallığından hareketle hakikatin olumsallığına vurgu yapan Rorty için özgürlük, bu olumsallığın benimsenmesidir. Olumsallığın benimsendiği bir kültürde başat değer hakikat değil özgürlüktür. Bu ayrıca kişinin özerkliğine de bir kapı açacak ve amaçlarına uygun söz dağarcığını seçmesine de olana sağlayacaktır.
In this article, the views of Richard Rorty, who has the idea of a post-philosophical culture that we can see as a different expression of the post-modern situation, about the possibility of this culture are evaluated. This idea, which we can read as the replacement of the idea of obtaining the truth, which is seen as the main purpose of traditional philosophy, with the ideal of freedom, is shaped on the idea of contingency, which constitutes the general framework of Rorty's philosophy. Rorty, who is thinking of opening a door to freedom through the acceptance of contingency, also describes what the situation of philosophy will be in such a culture. For Rorty, who emphasizes the contingency of truth, as individuals and societies are embodied vocabularies and the contingency of language, freedom is the adoption of this contingency. In a culture where contingency is adopted, the dominant value is not truth but freedom. This will also open a door to the autonomy of the person and enable him to choose the vocabulary that suits his goals.